Ağaçların Öyküsü
Şekil verilmesi kolay bir malzeme olduğundan ahşapa şekil verme sanatı çok eski çağlara dayanmaktadır. Ahşaptan şekillendirilmiş heykellere Mısır’da piramitlerde de rastlanmıştır.
Türk tarihinde Türkmenistan’da rastlanan bu sanat, İslami motiflerle birleşerek Endülüs’e, Asya, Avrupa, Afrika kıtalarına yayılmıştır. Şu anda Fas, Tunus, Cezayir gibi ülkelerde de ahşap motiflere sıklıkla rastlanılmaktadır.
Yapılan araştırmalarda İslamiyet’ten önce Orta Asya’da yaşayan Türklerin heykel ve oyma süslemeler eserlerine rastlanmıştır. Bu eserlerde Çin ve Hint sanatının izleri görülmektedir. Ancak İslam dininin heykeltıraşlık sanatına müsaade etmemesi, Müslümanlar ve Türkler arasında ahşap oymacılığı sanatında ilerlemelerine yol açmıştır.
Türklerin Müslümanlığı kabul etmelerinden sonra oyma sanatı daha çok Türkistan’da gelişim göstermiştir. Sonraları Büyük Selçuklu Devleti’nin hakim olduğu ülkelerde meydana getirdikleri mimari eserlerin tezyinatında da oyma işçiliğine geniş yer verilmiştir Oyma sanatı özellikle Türkmenistan’ da uzun yıllar kalıcı olmuştur. Daha sonra Selçuklular saray, cami, mescid ve külliye gibi yapılarda süsleme amaçlı olarak kullanmışlardır.
Anadolu Selçukluları devrinde çini tezyinatına önem verilmekle beraber, oyma sanatı da ehemmiyetini muhafaza etmiş ve Erzurum, Harput, Beyşehir, Konya gibi büyük merkezlerde bu sanatın en güzel örnekleri meydana getirilmiştir. Yalnız bu devirde tezyini motiflerine sas karakterlerini çini süslemelerinde olduğu gibi daha ziyade geometrik şekiller teşkil etmiştir.
Abanoz, ceviz, elma, armut, sedir, gül ağacı, çam vb. gibi ağaçlar üzerine oyma, kakma, boyama, çatma (kükdekari) ve çakma (kafisi işi) gibi tekniklerle bezenmiş ahşap örnekleri Selçuklu Dönemi’nde bu alanda üstün bir düzeye ulaşıldığını ortaya koymaktadır. Düz satıhlı derin oyma, yuvarlak satıhlı derin oyma, eğri kesim, şebekeli oyma (ajur) gibi oyam teknikleriyle süslenmiş parçalar; düz satıhlı kakma ve kabartmalı kakma gibi kakma ve kabartmalı kakma gibi kakma teknikleriyle dekore edilmiş örnekler, düz yüzeyli boyama, kabartmalı yüzeyli boyama gibi boyama teknikleri ve kündekari, yalancı kündekari gibi çatma teknikleriyle yapılmış eserler her tekniğin zengin bir repertuar bulunduğuna işaret etmektedir.
Bıçak, yüzeyden zemine doğru dik tutarak çalışılan düz satıhlı derin oyma, bıçak kullanarak serbest el hareketleriyle uygulanan ve yüzeyin yuvarlak olmasına özen gösterilen yuvarlak satıhlı derin oyma, yüzey daha derin oyularak zeminin belli parçaları çıkarılarak yapılan, dantel görünümü veren şebekeli derin oyma (ajur) ile bezenmiş paçalar ustaların el maharetini belgelemektedir..
Oymacılık Alm. Schnitzkunst Laubsägekunst, Bildhauerei (f), Fr. Gravure, sculpture (f), İng. Carving; engraving, sculpture. Maden, taş, ağaç vs. gibi maddelerin yüzeylerini özel araç-gereçlerle oyarak veya delerek önceden tasarlanan şekil, motif ve cisimleri işleme sanatı. Ağaç ve taş parçalarına böyle şekil yapmaya “oyma”, bu işle uğraşana “oymacı”, yapılan sanata da “oymacılık” denmektedir.
Oymacılık sanatının tarihi; çok eski zamanlarda insanların taş, mermer ve ağaçlar üzerine çeşitli şekil ve motifleri işlemeleriyle başlar. Oymacılıkla meydana getirilen ilk eserler heykeller olmuştur. Birçok kabartma taşlarının asırlar sonra yer altından ortaya çıkması bunun delilidir. Eski Mısır ve Yunan medeniyetinden kalma ağaç ve taş üzerine oyulmuş heykel ve mezarlar mevcuttur. Ortaçağda Özellikle ağaç bakımından zengin olan memleketlerde oymacılık daha da gelişerek kendini göstermiştir. İskandinavya, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde o zamandan kalma ağaçtan oyma eserler bulunmaktadır.
Roma’da da kabartma ve oymacılık sanatı ile kiliseler tabiatten alınan çiçeklerin motiflerinden meydana gelen şekillerle süslendi. Bu durum putperestliği önleme ve onun içerisine düşmek korkusuyla yapıldı ve heykelcilik terk edildi. Aynı düşünce yedinci yüzyıldan, 12. asıra kadar devam etti. On ikinci yüzyılda Gotik üslubunun kabartma oymacılığa girmesi, heykelin tekrar kiliselere girmesine yol açtı.
İslamiyeti kabul etmeden evvel Orta Asya Türklerinin de birçok kabartma ve oyma resim şeklinde heykel yaptıkları bilinmektedir. Bunlar Orhun’da yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Türkler İslamiyeti kabul edince, put sayılan heykellerin yapımından vazgeçip tezyini oyma sanatı ile uğraştılar. Bu sanat Türkistan’da gelişerek altın çağını yaşadı. Buradan Selçuklulara geçti. Oymacılık Selçuklularda cami, saray, medrese vs. gibi yerlerin kapı ve pencereleriyle binaların dış yüzeylerinde yapıştırma şeklinde kendini gösterdi. Selçuklulardan Osmanlılara geçen oymacılık ve kabartma sanatı daha da gelişti..
Oymacılık Alm. Schnitzkunst Laubsägekunst, Bildhauerei (f), Fr. Gravure, sculpture (f), İng. Carving; engraving, sculpture. Maden, taş, ağaç vs. gibi maddelerin yüzeylerini özel araç-gereçlerle oyarak veya delerek önceden tasarlanan şekil, motif ve cisimleri işleme sanatı. Ağaç ve taş parçalarına böyle şekil yapmaya “oyma”, bu işle uğraşana “oymacı”, yapılan sanata da “oymacılık” denmektedir.
Oymacılık sanatının tarihi; çok eski zamanlarda insanların taş, mermer ve ağaçlar üzerine çeşitli şekil ve motifleri işlemeleriyle başlar. Oymacılıkla meydana getirilen ilk eserler heykeller olmuştur. Birçok kabartma taşlarının asırlar sonra yer altından ortaya çıkması bunun delilidir. Eski Mısır ve Yunan medeniyetinden kalma ağaç ve taş üzerine oyulmuş heykel ve mezarlar mevcuttur. Ortaçağda Özellikle ağaç bakımından zengin olan memleketlerde oymacılık daha da gelişerek kendini göstermiştir. İskandinavya, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde o zamandan kalma ağaçtan oyma eserler bulunmaktadır.
Roma’da da kabartma ve oymacılık sanatı ile kiliseler tabiatten alınan çiçeklerin motiflerinden meydana gelen şekillerle süslendi. Bu durum putperestliği önleme ve onun içerisine düşmek korkusuyla yapıldı ve heykelcilik terk edildi. Aynı düşünce yedinci yüzyıldan, 12. asıra kadar devam etti. On ikinci yüzyılda Gotik üslubunun kabartma oymacılığa girmesi, heykelin tekrar kiliselere girmesine yol açtı.
İslamiyeti kabul etmeden evvel Orta Asya Türklerinin de birçok kabartma ve oyma resim şeklinde heykel yaptıkları bilinmektedir. Bunlar Orhun’da yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Türkler İslamiyeti kabul edince, put sayılan heykellerin yapımından vazgeçip tezyini oyma sanatı ile uğraştılar. Bu sanat Türkistan’da gelişerek altın çağını yaşadı. Buradan Selçuklulara geçti. Oymacılık Selçuklularda cami, saray, medrese vs. gibi yerlerin kapı ve pencereleriyle binaların dış yüzeylerinde yapıştırma şeklinde kendini gösterdi. Selçuklulardan Osmanlılara geçen oymacılık ve kabartma sanatı daha da gelişti..
Oymacılık sanatında genelde iki metod takip edilir:
1. Alçak kabartma usulü: İstenen ve tasarlanan biçim ve şekilleri sert bir aletle herhangi bir maddenin üzerine oymak.
2. Yüksek kabartma usulü: Oyulması tasarlanan şekillerin, oyulan cisim üzerinde bırakılmasıdır.
Bu şekildeki oymacılık usulleri taş vs. gibi cisimlerin tek yüzlerinin kullanılmasında uygulanır. Şayet oymacılık sanatıyla cisimlerin her tarafı oyulur ve kullanılır hale getirilirse buna da heykel ismi verilmektedir. Aynı usuller ağaç oymacılığı için de geçerlidir. Ayrıca ağaç oymacılığında şebeke ve geçme usulleri de uygulanmaktadır.
Şebeke oyma tekniği: Tasarlanan motifleri çevreleyen düzeyin olduğu gibi oyularak çıkarılmasıdır. Bu tekniğin uygulandığı ağaçların çok sert olmaması gerekmektedir.
Geçme oyma tekniği: Selçuklu Türklerinde oyma ile yapılan geometrik motifler. Osmanlılar zamanında geçme parçalar kullanılarak tezyini değeri arttırıldı ve canlandırıldı. Süleymaniye Camiinin tahta kürsüsü, Zağanos Paşa Camiinin kapı kanatları bu teknikle yapılmıştır.
Selçuklular ve Osmanlılarda taş oymacılık gerek şehircilik, gerek yapı mimarisi dalında çok uygulanan bir sanattır. Diyarbakır, Konya, Kayseri, Erzurum gibi şehirlerde yapılan camilerde, hanlarda, hamamlarda, çeşmelerde taş oymacılık sanatının değişik biçimde örnekleri görülmektedir. Çeşmelerin yalaklarında ve aynalarında kullanılan motiflerle kitabelerde rastlanan yazı şekillerinde değişik üslup özellikleri görülmektedir. Sultanahmed’deki Üçüncü Ahmed Çeşmesi, Tophane ve Azapkapı çeşmeleri taş oyma sanatının ince özelliklerini ortaya koyan birer eserdir.
Türklerde ağaç oymacılık sanatı, taş oymacılığı kadar bol değildir. Selçuklu devri ağaç oymacılığı üslup ve şekillerini Beyşehir-Eşrefoğlu Camii, Konya-Alaeddin Camii ve Manisa-Ulu Caminin minberleri; Karamani İbrahim Beyin imarethanesi ile Sadreddin Konevi Türbesinin pencere kanatları; Keykavus Rahlesi Selçuklu ağaç oyma eserlerine Örnekdir.
Osmanlılar ise ağaç oyma işçiliğine kendilerine has özel bir üslup uyguladılar. Selçukluların geometrik ve rumi süsleme şekli, Osmanlılarda çiçekli, değişik motiflerle daha da geliştirildi. Ayrıca ağaç oyma sanatına sedef, bağa ve fildişi kakmasını da ekleyen Osmanlılar Selçuklularda görülen kufi yazısının yerine sulüs yazı tekniğini kullandılar.
MEHMET CEYHAN
ÇARŞI MH. İSKELE CD. NO.40
07400 ALANYA
TEL:0242 512 62 34
CEP:0532 764 65 27
CEP:0532 238 37 41